Ebû Zer radiyallâhü anh müslüman olarak içindeki iman cevherini gizlemeyip herşeyi göze alarak açıklayan, müslüman olmadan önce putlara karşı nefreti artıp onlardan uzak duran bir kimse idi.
Zühd ve takvası kendisi ile bayraklaşan, ibadetlerde zorlukları tercih eden her zaman daha fazla fazilet yarışına giren bir sahâbi olan Ebû Zer radiyallâhü anh bu davranışlarıyla bütün insanlığın dikkatini çekmiştir.
Bir takım İslâm düşünürleri ve araştırmacıları, sahabe arasındaki ilişkilerde meydana gelen bazı olumsuzlukları görmezlikten gelmişlerdir. Bunun yanısıra, bazı düşünürler de sahabe arasındaki bu olumsuzlukları, çok boyutlu şüpheler ortaya koyarak ve kendi bazı yanlış kanaatlerini, yalan, iftira ve kinleri ile birleştirerek olaylara yorum getirme yolunu seçmişlerdir. Her iki tutumda doğru değildir.
Olumsuzlukları görmezlikten gelmek, onları günahsız bir konuma sokmak olur ki, bu yanlıştır. Onlar masum değillerdir.
Ashab arasındaki olumsuz olayları gereğinden fazla büyütenler ve onları tasnife tabi tutarak bir kısmını tartışmasız doğru, bir kısmını da yanlış olarak değerlendirenler en az birinciler kadar hatalıdırlar. Bunların önemli bir bölümü çoğu kez yalana ve iftiralara baş vurmaktadır.
Rasûlullah (S.A.V.)’in ashabı içinde meydana gelen olumsuzluklar, olumlu olanları arasında çok azdır ve çok küçüktür. Bu insanların pek çoğu, hataları kendilerine hatırlatıldığında hatalarından dönmeyi bilen yüce insanlardır.
İlk müslümanlardan, sahâbî Ebû Zerr, Benû Gıfâr kabilesine mensub olup doğum tarihi bilinmemektedir. H. 31 (M. 651/652) yılında Mekke ile Medine arasında bir yer olan er-Rebeze’de Hakk’a yürümüştür.
Ebû Zerr radiyallâhü anhın ismi ve babasının adı hakkında kaynaklarda çeşitli isimler zikredilmektedir. Bazı eserlerde isminin Cündüb b. Cenâde b. Seken, bazı eserlerde Seken b. Cenâde b. Kavs b. Bevaz b. Ömer olarak zikredilmektedir. Bazı eserlerde ise Cündüb b. Cenâde b. Kays b. Beyaz b. Amr olarak zikredilmektedir. Bu sonuncusunun daha doğru olması muhtemeldir. Zira annesinin künyesi Ümmü Cündüb’dür.
Hz. Cündüb b. Cenâde’nin künyesi Ebu Zerr’dir. İslâm tarihinde isminden ziyade bu künyesi ile meşhur olup bununla anılmaktadır. Lâkabı iseMesîhu’l-İslâm’dır. Bu lâkabı ona Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem bizzat vermiştir. Ebû Zerr el-Gifârî’nin kabilesi ve ailesi genellikle câhiliye devrinde yol kesmek, kervanları soymak ve eşkıyalık yapmakla tanınırdı. Ebû Zerr, cesareti ve atılganlığı ile o kadar büyük bir şöhret yapmıştı ki, ismini duyan, olduğu yerde korkudan titrerdi.
Genç yaştaki Ebû Zerr hazretleri bir gün, birdenbire değişerek mesleğini bırakıp haniflerden oldu. İslâm’ın henüz zuhur etmediği bir zamanda Allah yolunu tuttu. Öyle ki, etrafındakilere, “Allah’tan başkasına ibadet edilmez. Putlara tapmayınız, onlardan hiçbir şey istemeyiniz!”demeye başladı. Böylece hak yolunu bulmuş ve lebbeyk demişti. Bu husustaki ifadesine göre, müslüman olmadan üç yıl evveline kadar kendine mahsus bir şekilde Allah’a ibadet ettiğini ifade etmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder