27 Temmuz 2014 Pazar

Eflatun

Eflatun''a iki soru sormuşlar:
Birincisi; "İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir?"
Eflatun tek tek sıralamış:
- Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler.
- Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için para öderler.
- Yarından endişe ederken bu günü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü ne de yarını yaşarlar.
- Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.
- Sıra gelmiş ikinci soruya;
"Peki sen ne öneriyorsun?"
Bilge yine sıralamış:
- Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. Yapılması gereken tek şey sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır.
- Önemli olan hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır..

20 Haziran 2014 Cuma

BİR ŞİİR

Yiğitler kan döker bayrak solmaya
Anadolu başlar vatan olmaya
Kızıl elmaya hey kızıl elmaya
Engüzel marşını çalmada mehter
ya allah bismillah allahuekber

PEYGAMBERİM

PEYGANBERİM

Canım peygamberim
Canım feda dinim uğruna
Bütün malım Allah yoluna
Canım peygamberim

Doğduğun o kutlu gün
Bizim için bayramdır
Senin dininde başarmak
Ancak sebatladır

O kutlu gece
Kainatın efendisi
Geldi dünyaya
Nur kapladı semaya

Çektiğin eziyetler
Hatsafhada
Müşriklerde Ebu Cehil
En ön saflarda

Hicretle gelen sevinç
Müminlerin yüzünde
Medine açmış kollarını
Bekliyor peygamber ve ashabını

Vefatınla birlikte
Dünya oldu zindan bize
Hala alışamadık haline
Gül kokulu canım peygamberim.

18 Mayıs 2014 Pazar

Efendimizden (sas) den Hz Aliye 6 Öğüt

Bir gün Peygamber efendimiz Hazret-i Ali'ye hitaben;
-Ya Ali! Altı yüz bin koyun mu istersin, yahut altı yüz bin altın mı veya altı yüz bin nasihat mı istersin? buyurunca Hazret-i Ali;
-Altı yüz bin nasihat isterim ya Resûlullah cevabını verir. Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyururlar ki:
-Şu altı nasihate uyarsan, altı yüz bin nasihate uymuş olursun.
1-Herkes nâfilelerle meşgûl olurken, sen farzları ifâ et. Yani farzlardaki rükünleri, vacipleri, sünnetleri, müstehâbları ifâ et.
2-Herkes dünya ile meşgûl olurken, sen Allahü teâlâyı hatırla. Yani din ile meşgûl ol, dine uygun yaşa, dine uygun kazan, dine uygun harca.
3-Herkes birbirinin ayıbını araştırırken, sen kendi ayıplarını ara. Kendi ayıplarınla meşgûl ol.
4-Herkes, dünyâyı imâr ederken, sen dinini imâr et, zinetlendir.
5-Herkes halka yaklaşmak için vasıta ararken, halkın rızâsını gözetirken, sen Hakkın rızâsını gözet. Hakka yaklaştırıcı sebep ve vasıtaları ara.
6-Herkes çok amel işlerken, sen amelinin çok olmasına değil, ihlâslı olmasına dikkat et!

20 Nisan 2014 Pazar

EY CAN

EY CÂN


[İbrâhim Hakkı´nın, kızı Hanîfe Hâtuna nasihat olarak yazdığı şiirdir.]


Gönülden çün dile vardır yol ey cân,
Mülâyim söyle, şîrîn söz bul ey cân,
Acı söz deme, hilm ile dol ey cân,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.
Namazlarını vaktinde edâ et,
Hem ehlinin her sözün tut, devlete yet,
Ne yol kim gösterirse ol yola git,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.
Büyüğünle her işte meşveret kıl,
Ki aklına uyan pişmân olur bil,
Sözün tut görme sen, bir işi müşkil,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.
Büyüğündür azîz ana niyât et,
Sakın nâz etme hizmetli firâz et,
Sözün az et hemîşe ketm-i râz et,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.
Sakın nâmahreme, sen de ba´îd ol,
Hemen ehlin safâsiyle sa´îd ol,
Murâdın terk edip söz tut reşîd ol,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.
Dilin hıfz eyle, gıybet etme ey yâr,
Ve yıkma bir gönül bir sözle zinhâr,
Sen etme sırr-ı nâsı nâsa izhâr,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.
Güzel sözlerle tatyîb-i kulûb et,
Sükût u samt ile setr-i uyûb et,
Yeterse kudretin keşf-i kürûb et,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.
Kula hizmetdir Allah´a ibâdet,
Kusûrun afvdır hakka riâyet,
Hudâ´nın lütfudur sabr u kanâat,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.
Seni Allah lütfundan yaratmış,
Sana lütfuyla Cennet´te yer etmiş,
Dahı dünyâda halka server etmiş,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.
Güzel Allah senden râzı olsun,
Güleç yüzün görenler zevki bulsun,
Sözünden her gönül lezzetle dolsun,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.
Çün Allah´ı seversin bil ki ol hem, 
Seni sevmiştir ey cân senden erham,
Sen ey mahbûb-ı Hak ol şâd u hurrem,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.
Sakın bir kimseyi incitme, sövme,
Ve sen bir kimseden incinme, dövme
Dahî sen kendini sohbetde övme,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân.
Hanîfe Hanımın atası Hakkı,
Der ey kızım hemen Kur´ânı oku,
Seninle bile bil her hâldeHakk´ı,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey cân

UYUMA

UYUMA

Aziz başın içün gece yar içün uyuma 
Uğurla leyli felekten şikar içün uyuma

Çün uyudun nice bin gece nefs hazzı içün 
Bir iki şeb ne olur yar-ı gar içün uyuma

Latif yar ki hergiz uyumaz anın ile 
Huzur edip geceler ol nigar içün uyuma

Helal olur mu ağır uyku hasta sahibine 
Terahhum eyle bu kalb-i figar içün uyuma

Hûda dedi ki benim aşıkım gece uyumaz 
Haya edersen eğer şeb o âr içün uyuma

işitmedin mi ki şeb kam alır kamu uşşak 
Bu aşk-ı padişeh-i kâm-kar içün uyuma

Hezar kerre dedim Hakkı Hakk'a gel geceler 
Yoğ olduğun bilesin ta o var içün uyuma

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri

Gel Uyan Gecelerde

GEL UYAN GECELERDE


Ey dîde nedir uyku gel uyan gecelerde
Kevkeblerin et seyrini seyrân gecelerde
Bak, hey’et-i âlemde bu hikmetleri seyret
Bul Sâniini ol O’na hayrân gecelerde

Çün gündüz olursun nice ağyâr ile gâfil
Ko gafleti, dildârdan utan gecelerde
Gafletle uyumak ne revâ abd-i hakîre
Şefkatle nidâ eyleye Rahmân gecelerde

Cümle geceyi uyuma Kayyûm’u seversen
Tâhî olasın Hayy ile ey cân gecelerde
Âşıklar uyumaz gece hem sen uyuma kim
Gönlün gözüne görüne cânân gecelerde

Dil beyt-i Hudâdır onu pâk eyle sivâdan
Kasrına nüzûl eyler o Sultân gecelerde
Az ye az uyu hayrete var fânî ol ondan
Bul cân-ı bekâ ol O’na mihmân gecelerde

Allah için ol halka mukârin gece gündüz
Ey Hakkı, nihân-ı aşk oduna yan gecelerde


Erzurumlu ibrahim Hakkı Hazretleri

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri

         
 İbrahim Hakkı Hz. Hicri 1115, Miladi 1703 yılında Erzurum’a bağlı Hasankale İlçesi’nde doğmuştur. Babası Molla Osman, bir mürşit aramak maksadıyla Tillo’ya gelmiş, burada İsmail Fakirullah Hz.’ni bularak hizmetine girmiştir.

            Babasının arkasından İbrahim Hakkı da amcası Ali ile birlikte Tillo’ya gelmiştir. Okuma çağındayken İsmail Fakirullah Hz.’ne talebe olup, o günün şartlarına göre çok ileri seviyede dini ve fenni ilimler tahsil etmiştir. Bunun üzerine hem dini ilimlerde, hem de fenni ilimlerde üstünlüğü ifade eden “Zülcenaheyn” yani “İki kanatlı” ünvanını elde etmiştir. Bu sırada hocası ve şeyhi olan İsmail Fakirullah Hz.’nin tarikatı olan “Uveysiyye” tarikatına intisap etmiştir.

            Büyük mütefekkir İbrahim Hakkı Hz. hadis ve fıkıhta, tasavvuf ve edebiyatta, psikoloji ve sosyolojide, tıp ve astronomide ve pek çok ilim dalında büyük bir kudret ve yetenek göstermiştir. Doğunun yetiştirdiği bu büyük alim, kısa zamanda dünya çapında ün salmıştır. İslam alemine ve insanlığa bıraktığı değerli eserler, onun şahsiyetinin ve ilminin faziletini gösterir.

            Mürşidi ve hocası İsmail Fakirullah Hz.’nin vefatından sonra irşad ve öğretim görevlerini hocasının oğlu Abdulkadir-i Sani Hz. ile birlikte devralarak hayatı boyunca sürdürmüştür.

            İbrahim Hakkı Hz. üç sefer Hacc’a gitmiştir. İlk hac farizasını 1738’de, ikincisini 1763’te, son haccını da 1767’de yapmıştır.

            İbrahim Hakkı Hz. 1758’de İstanbul’a gitmiş, bu gidişinde saraya özel olarak davet edilmiştir. O zamanın sultanı I. Mahmud tarafından davet edilmesinin sebebi daha önce sultan ile İsmail Fakirullah Hz. arasındaki haberleşme olmuştur. İbrahim Hakkı Hz. sarayda bulunduğu müddetçe, zamanının çoğunu saray kütüphanesinde geçirmiştir, bir süre sonra yeniden Tillo’ya dönmüştür.

            Hicri 1194, Miladi 1780’de 77 yaşında iken Cenab-ı Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Kendi arzusu üzerine Mürşidi İsmail Fakirullah Hz. için daha önce yaptırdığı ve kozmografik bir özelliğe sahip olan türbede, mürşidinin ayaklarının ucuna defnedilmiştir.

İsmail Fakirullah Hz. ve İbrahim Hakkı Hz.’nin Türbesi :         
Bir büyük ve iki küçük kubbenin örttüğü iki oda ve bir hol ile bir kuleden ibarettir. Türbenin asıl özelliği; Tillo’nun 3-4 Km. doğusundaki bir tepe üzerine yapılmış olan duvardaki 40x50 Cm boyundaki pencereden her yıl; gece ve gündüzün eşit olduğu 21 Mart günü, yeni doğan güneşin ilk ışınları, türbenin tümü kale duvarının etkisiyle gölgede kalırken, pencere boşluğundan geçip, türbe kulesinin penceresine vurarak kırılmak suretiyle İsmail Fakirullah’a ait sandukanın baş tarafını aydınlatmasıdır. Bununla ilgili “yeni yılda doğan ilk güneş, hocamın baş ucunu aydınlatmazsa, ben o güneşi neyleyim.” Sözü İbrahim Hakkı’nın hocasına olan saygısını göstermektedir.

Ne yazık ki bu ışık düzeni, türbenin restorasyonu sırasında bozulmuş bulunmaktadır. Avrupa’nın bir çok uzman bilim adamı, bütün uğraşlarına rağmen bu ışık düzenini eski orijinal haline getirememişlerdir.


İsmail Fakirullah Hz. ve İbrahim Hakkı Hz. Müzesi :
            Tillo tarihi eserler yönünden çok zengindir. İbrahim Hakkı’nın kullandığı kozmoğrafya aletleri, haritalar, güneş sistemi ile ilgili tahta küreler, el yazması çok değerli kitaplarla düşünüre ait çeşitli eşyalar halen Tillo’daki torunlarında bulunmaktadır.

İbrahim Hakkı Hz.’nin Eserleri :
            İlk ana eseri Divanı’dır. 1755’te yazılmış. 1847’de Mehmed Said tarafından İstanbul’da basılmıştır. Erzurumlu İbrahim Hakkı Divanı ismini taşır. 230 sayfadır. İlâhiname, Aşknâme, Hz. Muhammed’i öven bir şiir ve kendi halini, niteliğini bildiren bir manzumesi vardır. Divanı büyük oğlu İsmail Fehim’e ithaf edilmiştir. İsmail Fehim astronomi ve müzikle uğraşan güzel kanun, santur çalan bir zattır. Kendisinin çalmış olduğu 74 telli bir santuru vardı. İbrahim Hakkı Divanı’nda musiki ile ilgili “Musikiye Dair Nazım” adlı bir şiir bulunmaktadır.

            İkinci ana eseri Marifetname’dir. Ansiklopedi türündedir. 1757’de yazılmıştır. 1836 ve 1864’te Mısır’da 1868, 1889 ve 1914’te İstanbul’da basılmıştır. Ortalama 600 büyük sayfadır. El yazmaları 2 cilt olup, halen Tillo’da torunlarından Sadettin TOPRAK tarafından muhafaza edilmektedir.

            Eser bir önsöz, üç büyük bölüm ve bir sonsöz ihtiva eder. Her bölüm daha alt bölümlere ayrılmıştır. Önsöz tamamen dinidir.

            Birinci bölüm Fenn-i Evvel’dir. Allah’ın varlığını, birliğini anlattıktan sonra yalın ve bileşik cisimleri, madenleri, bitkileri ve nihayet insanı anlatır. Sonra geometri, astronomi ve takvim konuları yer alır. Coğrafyaya ait bölümünde 100’den fazla ilin hangi enlem ve boylamda olduğunu göstermiştir. Ayrıca, “Hiçbir çağda yerin döndüğüne inananlar eksik olmamıştır.” demiştir.

            İkinci bölümde fenn-i Sani, anatomi, fizyoloji gibi bilimler yer alır. İnsan vücudunu estetik bakımdan da incelemiş, araya beyitler sıkıştırmıştır. Vücut yapısı ile huy arasındaki ilişkiye inanmış ve bunu şiirle anlatmıştır. Bu bölümün sonunda ruha, sağlığa ve ölüme ait geniş bilgi vardır.

            Üçüncü bölüm olan fenn-i Salis, dini, ilahi ve felsefi içeriklidir.

            Kırk sayfa tutan son bölüm törebilimdir diyebiliriz. Öğretimin yol ve yöntemini, öğrencinin üstadına takınacağı tutumu, ana ve babaya karşı saygı ve sevgi, evlenme ve evlenmede aranacak nitelikler, karı-kocanın birbiriyle ilişkileri töresi, çocuklara karşı görevleri, akraba, hizmetçi, komşu, dost, halk ve bilginlerle görüşüp konuşma yolu ve töreleri yer alır. Sayın Rauf İNAN, İbrahim Hakkı’nın bu cephesini incelerken, O’nu ilk eğitim filozofumuz olarak tanıtır.

            Marifetname, Arapça ve Farsça’ya da çevrilmiştir.
 
            İbrahim Hakkı’nın üçüncü büyük eseri İrfaniye’dir. 1761’de yazılmıştır. 495 sayfadır. Arapça, Farsça ve Türkçe bölümleri vardır. Konusu “Kendisini bilmeyen, Rabbini bilemez.” anlamındaki hadistir. İnsan vücudu evrene benzetilmiştir. Vücutta akıl, evrende Rab gibidir. Şöyle öğütleri vardır: “Tekkelerde eğlenmeyip, ilim meclisine gelesin. Herkese şefkat nazarı ile bakıp hakir görmeyesin ve hizmet buyurmayasın. Tezyi-i zahiri koyup gökçek ahlak ile tezyi-i bâtına gidersin.” demektedir.

            Dördüncü ana eseri İnsaniye’dir. 1763’te yazılmıştır. 722 sayfadır. Kendisi bu eseri için “140 kitaptan üç lisan üzre cem ettim.” diyor. Oğlu İsmail Fehim ve amcazadesi Yusuf Nedim’in el yazısı olan iki nüshası torunlarında vardır.

            Beşinci büyük eseri Mecmuat-ül Mani, 1765’te yazılmıştır. Kayınbiraderi Mustafa Fani’nin el yazısı olan bir nüshası Mehmet Ali Benderli’de vardır. Bu kitapta münacaatlar, şükürnameler ve Şifa-üs Sudur başlığı altında topladığı manzumeleri vardır. Fakirullah’ın ölümü, oğul ve torunlarının doğumuna, hacca gidişine ait düşürdüğü tarihler de bu kitaptadır. Arapça, Farsça ve Türkçe bir de sözlüğü vardır. Arapça ve Farsça’dan dilimize alınan kelimelerin imlalarını, Türkçe söylenişlerine göre sesli harf koyarak yazmıştır. Mesih İbrahim Hakkıoğlu diyor ki: “Bu sözlüğü incelemeden evvel, İbrahim Hakkı’nın mektuplarında müjde, aslan, sokak gibi kelimelerin yazılışını görüp şaşırdım. İbrahim Hakkı gibi Arapça ve Farsça’yı ana dili gibi bilen, bu dillerde yazılmış yüzlerce eseri inceleyen bir bilginin mektuplarında imla hatası yapmasına akıl erer miydi? Ancak bu sözlüğü inceledikten sonra bir çığır açmak istediğini anladım.”

            İbrahim Hakkı’nın günümüze kadar kalmış bir de Ruzname’si vardır. 1753 yılında yapılmış, yüzyıllarca takvim işini görebildiği için Devr-i Daim de denen araç, 52,5 Cm çapında bir ağaç çembere gerilmiş derinin bir çok daire ve yarıçaplara bölünmesi ile meydana gelmiştir. Siirt ve Tillo gibi 40. Enlemde bulunan yerlere göre düzenlenmiştir. Bir göç yılının herhangi bir ayının bir günü aranırken bunun haftanın hangi günü olduğu, o gün güneşin kaçta doğup battığı kolayca bulunabilir. Duvar ve cep takvimlerinin bulunmadığı bir dönemde bu aracın önemi açıktır.

Bu açıklamalardan sonra İbrahim Hakkı Hz.’nin tespit edilebilen 58 eserini şöyle sıralayabiliriz.

             1- Seyr-u Süluk :1722 yılında yazılmıştır. Eser Arapça olup, bir tasavvuf kitabıdır.
   2- Süluk-u Tarikil-Fena :1726 yılında yazılmıştır. Eser Arapça bir tasavvuf kitabıdır.
   3- Lubbul-Kutub :1740 yılında yazılmıştır. Eser 4 cilt olup, seçme şiirlerden derlenmiştir.
   4- Tecvit :1749 yılında yazılmıştır. Eser tecvitle ilgilidir.
   5- Saatname :1750 yılında yazılmıştır. Eser zaman belirleme usullerini içerir.
   6- Tertib’ul-Ülum :1751 yılında yazılmıştır. Eser manzum olup, dini ve içtimai konuları içerir.
   7- Menazil’ul-Kamer :1752 yılında yazılmıştır. Eserde mevsimlerle, aylarla ilgili bilgiler vardır.
   8- İhtiyarat’ül-Kamer :1752 yılında yazılmıştır. Eser gezegenler ve takvimlerle ilgili bilgileri içerir.
   9- Gurre-Name :1752 yılında yazılmıştır. Eser takvimi hesapları kapsıyor.
 10-  Rûz-Name :1752 yılında yazılmıştır. Eser ağaçtan yaptığı takvimin kullanılışını izah ediyor.
 11-  Divan-ı İlahi-Name :1755 yılında yazılmıştır. Eser Türkçe manzum ve tasavvufidir.
 12-  Mahzen-Ül-Esrar :1755 yılında yazılmıştır. Eser manzum olup, tasavvufidir.
 13-  Marifetname :1757 yılında yazılmıştır. Eser Türkçe olup, tasavvuf, astronomi, anatomi, geometri, psikoloji ve edebiyat konularını içeriyor. Orjinali 2 cilttir.
 14-  Tezkirat’ül-Ehbab :1757 yılında yazılmıştır. Eser Arapça olup, Şeyh İsmail Fakirullah’ın hayatını konu ediniyor.
 15-  Mecmuat’ul-İrfanniye :1761 yılında yazılmıştır. Eser tasavvufidir.
 16-  Mecmuat’ul-İnsanniye :1763 yılında yazılmıştır. Eser nazımdır.
 17-  Hısn’ul-Arifin :1765 yılında yazılmıştır. Eser sırrın izahı ile ilgilidir.
 18-  Vuslat-Name :1765 yılında yazılmıştır. Eser nazımdır.
 19-  Mir’at’ul-Kevneyn :1765 yılında yazılmıştır. Eser Arapça nazımdır.
 20-  Kuvt-i Can :1765 yılında yazılmıştır. Eser şeyhinin menkıbelerini içeriyor.
 21-  Noş-i Can :1765 yılında yazılmıştır. Türkçe ve Farsça beyitleri içine alıyor.
 22-  Mecmuat’ül-Meani :1765 yılında yazılmıştır. Eser mana ilimleri ile ilgilidir.
 23-  Rub’ul Muceyyeb :1765 yılında yazılmıştır. Eser yeryüzünün enlem ve boylamlarının, saat vakitlerinin nasıl bulunabileceğinden, kıble ve yön tayininden, dağların yükseklikleri ile engebeli mesafelerin ölçülmesine dair usulleri içerir.
 24-  Tuhfet’ul-Kiram :1766 yılında yazılmıştır. Eser Arapça ve Farsça’dır.
 25-  Celal’ul-Kulub :1766 yılında yazılmıştır. Eser çok değerli manevi telkin ve tavsiyeleri içerir.
 26-  El-İnsan’ul Kamil :1766 yılında yazılmıştır. Eser Türkçe olup, olgun bir insan modelini takdim ediyor.
 27-  Nuhbet’ul-Kelam :1768 yılında yazılmıştır. Eser Arapça, Farsça ve Türkçe’dir.
 28-  Meşarik’ul-Yuh :1771 yılında yazılmıştır. Eser Arapça, Farsça ve Türkçe olup, değişik kaynaklardan derlenmiştir.
 29-  Avamil ve Kavaid’ul-Farisiyye :Eserler Fars Dili’nin bazı gramer kurallarını içeriyor.
 30-  Aynı Eser, 
          31-  Sefinetu-Nuh :1773 yılında yazılmıştır. Eser üç dilde yazılmış manzumdur.
 32-  Kenz’ul-Fütuh :1774 yılında yazılmıştır. Eser tasavvufa dair nazımdır.
 33-  Definetur-Ruh :1775 yılında yazılmıştır. Eser Arapça, Farsça ve Türkçe yazılmıştır.
 34-  Kitab’ul-Alem :1775 yılında yazılmıştır. Eser Arapça’dır.
 35-  Ruhuş-Şüruh :1776 yılında yazılmıştır. Eser İlahi-Name adlı eserinden derlenmiştir.
 36-  Akidet’ul-İman :1777 yılında yazılmıştır. Eser Arapça olup, çocuklar için imani bilgiler içeriyor.
 37-  Urvetil-İslam :1777 yılında yazılmıştır. Eser Marifetname’den alınmıştır.
 38-  Ulfet’ul-Enam :1777 yılında yazılmıştır. Eser Arapça’dır.
 39-  Hey’et’ul-İslam :1777 yılında yazılmıştır. Eser tefsir ve hadis ilimleri ile ilgilidir.
 40-  Vasiyet-Name :1778 yılında yazılmıştır. Eser Oğlu İsmail Fehim’e yazdığı mektupları ihtiva ediyor.
 41-  Mürşid’ul-Muteehhiliyn :Eser ailevi konular içeriyor.
 42-  Muntehebat-i Manzume :Eser tasavvufi beyitlerden oluşturulmuştur.
 43-  Şükür-Name :Eser Manzumdur.
 44-  İkbal-Name :Eser ahlaki konuları içerir. Nazımdır.
 45-  İstihrac-i Amal-i Felekiyye :Eser astronomi ile ilgili nazımdır.
 46-  Süluk-i Tarik-i Nakşibendi :Eser Nakşi Tarikatı’nın usullerini izah ediyor.
 47-  Ed’iye-i Mensure,
 48- Şifa-ul Sudur,
 49-  Uzletname,
 50-  Ulfet’ul-Kulub,
 51-  Menkubus-Sır,
 52-  Nefy’ul-Vücud,
 53-  Vahdet-Name,
 54-  Teferrüc-Name,
 55-  Manzume-i Avamil,
 56-  Sırr’ul-Sır,
 57-  Kelimatu-Fakirullah,
 58-  Lubbul-Lub,

Tevfizname - Mevla Görelim Neyler (Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.)

Hak şerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Ârif onu seyreyler


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Sen hakk’a tevekkül kıl
Tefviz et ve rahat bul
Sabreyle ve razı ol


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kalbin ona berk eyle
Tedbirini terk eyle
Takdirini derk eyle


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hallak-ı rahim o’dur
Rezzak-ı kerim o’dur
Fa’al-ı hakim o’dur


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bil kadıy-ı hacatı
Kıl o’na münacatı
Terk eyle muradatı


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bir işi murad etme
Olduysa inad etme
Haktandır o reddetme


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hakk’ın olacak işler
Boştur gam-u teşvişler
O hikmetini işler


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hep işleri faiktir
Birbirine layıktır
Neylerse muvafıktır


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Dilden gamı dûr eyle
Rabbinle huzur eyle
Tefviz-i umur eyle


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Sen adli zulüm sanma
Teslim ol oda yanma
Sabret sakın usanma


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Deme şu niçin şöyle
Yerincedir ol öyle
Bak sonuna sabreyle


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hiç kimseye hor akma
İncitme, gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Mü’min işi renk olmaz
Âkil huyu cenk olmaz
Ârif dili tenk olmaz


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hoş sabr-ı cemilimdir
Takdir kefilimdir
Allah ki vekilimdir


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her dilde o’nun adı
Her canda o’nun yadı
Her kuladır imdadı


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Naçar kalacak yerde
Nagâh açar o perde
Derman eder ol derde


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her kuluna her anda
Kâh kahr-u kâh ihsanda
Her anda o bir şanda


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kâh mu’ti-u kâh mani’
Kâh darr-u kâh nafi’
Kâh hafız-u kâh rafi’


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kâh abdin eder ârif
Kâh eymen-ü kâh haif
Her kalbi o’dur sarif


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kâh kalbini boş eyler
Kâh halkını hoş eyler
Kâh aşkına dûş eyler


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kâh sade-ü kâh rengîn
Kâh tab’ın eder sengîn
Kâh hırem-ü kâh gamgîn


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Az ye, az uyu, az iç
Ten mezbelesinden geç
Dil gülşenine gel göç


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bu nas ile yorulma
Nefsinle dahi kalma
Kalbinden ırak olma


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Geçmişle geri kalma
Müstakbele hem dalma
Hâl ile dahi olma


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her daim o’nu zikreyle
Zeyrekliği koy şöyle
Hayran-ı hak ol şöyle


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut o’nu bul
Koy gafleti hazır ol


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her sözde nasihat var
Her nesnede zinet var
Her işte ganimet var


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hep remz-ü işarettir
Hep gamz-ü beşarettir
Hep ayn-ı inayettir


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her söyleyeni dinle
Ol söyleteni anla
Hoş eyle kabul canla


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bil elsine-i halkı
Aklam-ı hak ey hakkı
Öğren edeb ve hulku


Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Vallahi güzel etmiş
Billahi güzel etmiş
Tallahi güzel etmiş
Allah görelim netmiş
Netmişse güzel etmiş